Anksiyete; kaygı, korku ve kuruntu biçiminde ortaya çıkmış olan derin iç sıkıntısı ve yüreğin daralmasıdır. Hafif olan bir huzursuzluktan ağır bir korku duyumuna kadar çeşitli biçimlerde yaşanabilir. Anksiyete bozukluğu olan kişiler her an korku, huzursuzluk, kendisini baskı altında hissetme ve tehlikeyi bekleme sıkıntı yaşar. Anksiyete, bireysel bir hastalık olmasının dışında kimi toplumlarda panik benzeri korkular ve buna dayalı davranışlar şeklinde gözlemlenmiş ve teşhis edilmiştir. Anksiyete bir hareket sinyali gibidir, bir şey yapılması gerekiyormuş hissi veren sübjektif bir uyarıdır.
Temel belirtileri olan aşırı ve rahatsız edici korku ve kaygının yanı sıra diğer duygusal belirtileri:
Kaygı bir histen daha fazla bir şeydir. Bedenin savaş ya da kaç tepkisine bağlı olarak Anksiyete birçok fiziksel belirti gösterir. Bu fiziksel belirtiler sebebi ile birçok anksiyete hastası bu
durumun medikal bir hastalık olduğunu düşünür. Anksiyete teşhisi koyulana kadar birçok doktora gider ve hastaneyi ziyaret eder. Fiziksel belirtileri olarak;
Birçok anksiyete hastası aynı zamanda depresyon da yaşayabilir. Depresyon, anksiyeteyi kötüleştirmiş olduğundan (ve anksiyete depresyonu kötüleştirdiğinden) her ikisi için de tedavi arayışına girilmelidir.
Yoğun korku ve panik nöbetleridir. Panik atak çoğunlukla aniden ve uyarısız bir şekilde meydana gelmektedir. Bazen belirgin bir tetikleyici vardır. Mesela; birkaç saat içinde vereceğiniz bir konferansı düşünmeniz veya asansörde kapalı kalma hissine kapılmak. Panik ataklar genellikle 10 dakika içerisinde en yüksek seviyesine ulaşır ve nadir olarak bir saatten fazla sürer. Fakat bu süre içerisinde korku ve kaygı o kadar yüksek olur ki ölebileceğinizi bile düşünebilirsiniz. Panik atağın belirtileri de o kadar korkutucudur ki kalp krizi geçirdiğinizi düşünebilirsiniz. Anksiyete atağı geçirdikten sonra, bunu tekrar yaşayacağınız ve yardım gelmeyeceğini ya da kaçamayacağınız bir yerde karşınıza geleceğini düşünürsünüz.
Eğer atak yaşanacak olmasından korktuğunuz için belirli yerlerden ya da durumlardan kaçıyorsanız, bu konuda yardım almanız gerekmektedir. İyi haber ise anksiyete ataklarının yüksek derecede tedavi edilebiliyor olmasıdır. 5-8 seans içinde kaygılarınızı dayanılabilir seviyeye çekmek mümkündür.
Ruh bilimcilerine göre, anksiyete geçmişte yaşanmış olan bir olaydan kaynaklanır ve bir olaya duyulan tepki şeklinde gösterilir. Kişi geçmişte yaşadığı hoş olmayan olaylarla karşılaştığında anksiyetenin belirtileriyle tepki verir. Anksiyete önceden öğrenilmiş duygusal durumdan, olayın o an ki yaşattığı korkudan değişiktir. Bilinçaltındaki çelişkilerden doğar ve bastırılmış isteklerden kaynaklanmış olunduğu için de kişi duyduğu huzursuzluk veya korkunun nedenlerini bulamaz. Anksiyete yaşanması kişiyi, bazı uyarıcıları etkilemesine bağlı bir durumdur. Bu sebepten çevrede olan uyarıcı etkenlerden çözümlenmiş olması anksiyetenin nereden kaynaklanmakta olduğunu açıklar. Örneğin tehlike anında verilen tepkiler (köpek havlaması, saldırması gibi) vücudun verdiği cevap anksiyetedendir.
Anksiyetinin devamlı tekrar etmesi halinde çeşitli seviyelerde fizyoloji bozukluklarına, yani vücudun biyokimyasal dengesinin bozulmasına neden olabilir. Şizofreni hastalığına yol açabilir. Şizofreni teşhisi koyulmuş olan durumlarda anksiyete sıkça rastlanmakta olan bir belirti değildir, ama hastalığın ‘’ akut sapmalarında’’ , korkunç halüsinasyonların veya hayallerin baskısı altında belirgin şekle gelebilir. Psikolojik etkenler baş göstermeye başlar. Bu durumda kişide bir takım değişikler olur ve kendini tanıyamaz hale gelir.
Doktor hastanın anlatmış olduklarını acele etmeksizin ve de eleştirmeksizin sonuna kadar dinlemesi gereklidir. Hastayı ikna etmek ve semptomlarla bunların kökenini ona açıklamak önemlidir. Hastalığın hangi olaylardan kaynaklandığını teşhis etmeli ve bu olaydan yola çıkarak hastaya pratik öğütler vermeli ve tedavi kullanılabilecek ilaçlar tavsiye edilmelidir. Psikolojik hastalığın yanı sıra fiziki hastalıkta hesaba katılmak zorunluluğu taşır. Akut bir panik nöbeti olup, miyokart enfarktüsünün belirtilerini taşıdığından dolayı bu hastalıktan mı kaynaklanıyor diye testler yapılması gereklidir. Hastalığın şiddet derecesine göre tedavi şekli uygulanmalıdır.
Yanınızda kaygılarınızı not edebileceğiniz not defteriniz ya da bilgisayarınız bulunsun. Anksiyete yaşadığınızda, yaşadıklarınızı not ediniz. Yazmak onları düşünmekten daha zor olan bir iştir, böylelikle olumsuz düşüncelerin kaybolma ihtimali artar. Kendinize bir anksiyete saati belirleyin ve her gün 10-20 dakikalık anksiyetenize zaman ayırın. Bu süre zarfında kendinize sadece negatif ve kaygı veren düşüncelere onları düzeltmeye çalışmadan odaklanmaya çalışın. Yalnızca günün geri kalan zamanı kaygıdan arınmış bir şekilde olmalıdır. Gün içerisinde kaygılı olan düşünceler aklınıza geldiği zaman bunları not edip ve bunları düşünmeyi saatinize erteleyin.
Maalesef ki, kötü gidebilecek durumlar için kaygılanmış olmak hayatı daha öngörülebilir yapmaz. Bu sadece sizi o anın tadını çıkartmaktan alıkoyar. Belirsizliğe tahammül öğrenilmeli ve hayatın getirmiş olduğu sorunlara acil çözümler bulma zorunluluğunuzdan kurtulabilmelisiniz.
Benzodiyazepinler ve anti-depresanları içermekte olan birçok ilaç türü anksiyete tedavisinde kullanılmaktadır. Ancak ilaçlar en çok etkiyi davranışçı tedavi ile ve kaygı için kendine yardım yöntemleriyle birlikte yürütüldüğünde göstermektedir. İlaçlar terapilerin yürütülebilmesi için kısa süreli kullanılmaktadır.
Bağışıklık Sistemi, vücudumuzun savunma fonksiyonlarını yerine getiren, oldukça spesifik ve karmaşık bir sistemdir. Bağışıklık sisteminin gelişmesi ve devamlılığının sağlanmasında gıdalarla…
Anoreksiya nervoza 'ya eşlik eden bozulmuş beden imajı çeşitli araçlarla değerlendirilebilir; bu araçlardan en sık kullanılan Yeme Bozuklukları Envanteri'dir. Anoreksik…
Hayvan Davranışlarının Psikolojik Temelleri; Bu gruplardan ilki; biyolojik alt yapılıdır ve genlerin kontrolünde içgüdüsel olarak gerçekleşir. Diğer grup ise; sonradan…
Alzheimer' in bilinen kesin bir iyileştirici tedavisi yoktur. Fakat doğru uygulanacak olan bir tedavi süreci ile hastalık büyük ölçüde kontrol…
Akciğer Kanseri, pulmoner kökenli heterojen bir grup kanserdir. Akciğer kanserinde temel amaç insanlar risk faktörlerinden (belirli mesleki maruziyetler yanında ilk…
Crohn hastalığının başlama yaşı genellikle 20- 30 yaşları arasındadır. Ancak crohn hastalığı aynı zamanda çocukluk döneminde de görülmektedir.
This website uses cookies.