Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir Çeşitleri Tedavisi

Diyabet (Şeker Hastalığı) Nedir Çeşitleri Tedavisi

Diyabet Nedir?

İnsanlarda en sık görülen endokrin hastalıklarından biri olan diabetes mellütus, etyolojik ve klinik açıdan heterojen bir grup hiperglisemik bozukluktan ibarettir bu yönden klasik anlamda bir hastalık değildir. Kesin olarak tanımlanmış patogenezi, etyolojisi, değişmez klinik bulguları, özel laboratuvar bulguları veya kesin ve küratif tedavisi yoktur.

Diyabet (Şeker Hastalığı) diabetes mellütus, birçok semptom ve klinik/ laboratuvar bulgularından biri veya hepsini içeren ve tedaviye değişik cevaplar gösteren bir sendrom gibi görülmektedir. Glikoz metabolizmasındaki bozukluklar kolay ölçüldüğü ve önce tanımlandığı için hastalık glikoz ölçümleri ile tespit edilebilir. dolayısıyla çeşitli zamanlarda değişik gruplar glikoz metabolizmasının normal sınırlarını tanımlamaya çalışmışlardır. Ancak herkesin fikir birliğine vardığı normal sınırlar ve standartlar yoktur. Bu durum karbonhidrat toleransının değişken olmasından kaynaklanmaktadır. Normal ve anormal karbonhidrat metabolizması arasında kesin bir ayrım yapılamaması, temelinde yatan genetik anormalliklerin ölçülememesi, karbonhidrat metabolizmasının multigenetik regülasyonuna veya heredite ile çevresel faktörlerin değişken etkileşimine bağlı olabilir.

Diabetes mellütus (diyabet – şeker hastalığı) toplumun yaklaşık yüzde 4- 6’sını etkileyen ciddi ve kronik bir hastalıktır. Bu hastaların yüzde 10 kadarı insüline bağımlıdır ve günlük olarak insülin enjeksiyonu yapmaları gerekmektedir. Tüm diyabet vakalarının yüzde 90 gibi büyük bir bölümünü oluşturan tip- 2 diyabetin toplumumuzdaki sıklığı çeşitli araştırmalara göre yüzde 2,5 ile 6 arasındadır. Son 10 yıl içerisinde tip-1 yani insüline bağımlı diyabet ile tip- 2 insüline bağımlı olmayan diyabetin patofizyolojisinde büyük ilerlemeler olmuştur. Tip- 2 diabetes mellitus, heterojen belirtileri olan ve makrovasküler komplikasyon için yüksek risk taşıyan bir sendromdur. Diabetes mellitusun tüm formlarında zamanla kardiovasküler, sinir sistemi, göz ve deride dejeneratif değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Endüstrileşmekte olan ülkelerde diabetes mellitus (diyabet – şeker hastalığı) sıklığı artmaktadır.

Diabetes mellitus (diyabet – şeker hastalığı); insülin sekresyonunun kısmi veya tam yetmezliği veya değişik derecelerde insülin yetersizliği (insülin direnci) sonucu ortaya çıkan, başta karbonhidrat olmak üzere yağ ve protein metabolizmasının bozukluğu ile kendini gösteren bir hastalıktır. Sendrom terimi gerçekten de diyabet için oldukça uygundur. Çünkü tüm sistemlere ait belirti ve bulgular vardır. Ayrıca organizmanın insülin sekresyonunu, o andaki ihtiyacının altına indiren her patolojik durum diyabete neden olabilir.

Diabetes Mellitus (diyabet – şeker hastalığı) Çeşitleri Nelerdir?

Diabetes Mellitüs uygulanan tedavi yöntemine ve buna bağlı insülin direncine göre iki şekilde sınıflandırılabilir:

Tip 1 Diabetes Mellitus (diyabet – şeker hastalığı)

Tip 1 Diabetes mellitus, insüline bağımlı diyabet olarak bilinir. Bu hastaların dışarıdan insülin takviyesi alması hayati önem taşımaktadır.

Tip 1 diabetes mellitus yaşamın ilk 6 ayında nadiren oluşur. Ancak ilk 9 aydan sonra insidans artmaya başlar ve 12- 14 yaşına kadar devam eder. Bu aşamadan sonra insidan azalma eğilimi gösterir. Vakaların çoğunda mutlak insülin yetmezliği mevcuttur. Bu nedenle bir taraftan kanda bulunan glikoz kullanılamayıp plazmada birikirken, diğer taraftan katabolizmanının artması sonucu plazma yağ asitleri ve keton cisimleri artar. Bu durumun sonucunda müdahale edilmezse hiperosmolarite ve hiperketonemi gelişir.

Tip 1 Diabetes Mellitus (diyabet – şeker hastalığı) Belirtileri Nelerdir?

Hiperglisemi osmotik diüreze neden olduğundan en sık rastlanılan belirtileri poliüri ve pollaküridir. Çocuklarda enürezis nokturna, diyabetin bir belirtisi olabilir poliüri sonucu idrarla bol miktarda su, elektrolit ve glikoz kaybedilir. Hiperosmolarite susamaya ve geçici görme bozukluğuna neden olur.

Hastalarda iştah artmış ya da en azından normaldir. Bu duruma rağmen kilo kaybını sürdürürler. Kilo kaybı başlangıçta su kaybından, glikojen ve trigliserit depolarının azalmasından kaynaklanmaktadır. Daha sonra buna kas kitlesinin kaybı eklenir. Çünkü aminoasitler de glikoza dönüşerek kaybolur.

Su kaybı plazma volümünün azalmasına, dolayısıyla baş dönmesi, halsizlik ve postural hipotansiyona neden olur. Potasyum kaybı ve kas proteinlerinin azalması da halsizlik nedenidir.

İnsülin eksikliği ileri derecede ve birden ortaya çıkarsa, bu belirtilerin hepsi hızla ilerler ve şiddetlenir. Katabolizma daha da artar. Ketoasidoz ön plana çıkar, iştahsızlık ve buna eşlik eden bulantı/ kusma görülür. Hasta ağızdan sıvı alamaz dehidratasyon ve hiperosmolarite daha da artar. Plazma osmolaritesi 33* mosm/L’yi aşınca bilinç bozulur. Asidozun ilerlemesi ile derin ve hızlı bir solunum (Kussmaul solunum) ortaya çıkar. Kussmaul solunumun amacı vücuttan karbonik asidi dışarı atmaktır. Asidoz bir taraftan periferik vazodilatasyon yaparken, diğer taraftan da miyokard üzerine negatif inotropik etkiye sebep olur. Sonuç hipotansiyon ve şoktur. Tip- 1 diabetes mellitus, ketoasidoz ile başlayabilir.

Hastanın bilinç durumu hiperosmolariteninin derecesine bağlıdır postural hipotansiyon belirgin bir hipovoleminin varlığının işaretidir. Hastanın yatar durumundaki sistolik tansiyonu ile ayakta iken öçülen sistolik tansiyon arasında 30 mmHg’den fazla bir fark postural veya ortostatik hipotansiyon olarak değerlendirilir. Hastalarda cilt altı yağ dokusunda belirgin bir azalma söz konusudur. Karaciğer yağlanmadan dolayı büyüme göstermiştir. Ekstremitelerin fleksör yüzlerinde ve kalçada erüptif ksantomalar görülebilir retina kirli beyaz bir şekilde yani lipemia retinalis saptanabilir ki bu durumda plazma trigliserit düzeyi yüzde 2000 mg’den fazladır ketoasidoz durumunda hastanın nefesi aseton kokar, yüzü kızarmıştır ve hipotansiyon ile dehidratasyon bulguları görülmeye başlanmıştır. Deri kuru ve turgoru azalmıştır.

Tip- 2 Diabetes Mellitus (Diyabet – Şeker Hastalığı)

Tip- 2 Diabetes mellitus (Diyabet – Şeker Hastalığı) insülin toleransının az olduğu ve insüline bağımlı olmayan hastaların hayatını devam ettirebildikleri bir hastalıktır. Tüm dünyadaki insidansının yüzde 4 ile 6 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Tip- 2 diabetes mellituslü hastaların 2/3’ü ile 3/4’ü ideal kilosunun üzerinde yani şişmandır. Ailede daha kuvvetli pozitif diyabet öyküsü vardır.

Tip- 2 Diabetes Mellitus (Diyabet – Şeker Hastalığı) Belirtileri Nelerdir?

Bazı hastalarda poliüri, susama ve halsizlik ilk şikayetlerdir. Bu belirtiler hiperglisemi ve osmotik diüreze bağlıdır. Ancak tip_2 diabetes mellituslü birçok hasta uzun süre asemptomatik kalır. Bu tip durumda genellikle rastlantı sonucu tespit edilebilir bazıları rekürren görme bozukluğu gösterebilir, bazılarında ise parastezi görülebilir. Kronik deri enfeksiyonları sıklıkla rastlanan bir durumdur. Kadınlarda özellikle pruritis vulva başlangıç belirtisi olabilir kadınlarda açıklanamayan düşükler, intrauterin fetüs ölümü, preeklampsi, polihidramnios, iri doğum tip- 2 diabetes mellitusü düşündüren durumlardır. Bazen erkeklerde impotans, diyabetin ilk belirtisi olabilir.

Diabetes Mellitus (Diyabet – Şeker Hastalığı) Tedavisi Nasıl Yapılır?                              

Günümüzde diyabet için tam bir iyileşmeden (kürden) bahsedilemez. Tip- 2 diabetes mellituslü hastalarda makrovasküler hastalık gelişme riski büyük oranda artmıştır. Obezite, glikoz intoleransı, lipid anormallikleri, hipertansiyon ve sigara içme majör risk faktörleridir. Tip- 2 (Diyabet – Şeker Hastalığı) diabetes mellitus tedavisinde sadece glisemi kontrolü yeterli değildir. Aynı zamanda diğer risk faktörlerinin de düzeltilmesine gayret edilmelidir. Özellikle tip- 1 diabetes mellitusde  immünolojide, moleküler biyolojide ve immünoterapide belirgin ilerlemeler olduğu için tamamen iyileşme geleceğe yönelik hedef olmalıdır. Diyabet gibi kronik bir hastalık için tedavide bugünün amaçları ise hastalığa tutulmuş kişilerin iyilik hallerinin devam ettirilmesi ve kronik komplikasyonların en az düzeye indirilmesidir.

Diabetes Mellitus (Diyabet – Şeker Hastalığı) Hastalarında Eğitimin Önemi

Diabetes mellitus kronik bir hastalık olduğu için eğitim son derece önemlidir ve eğitimin devamlılığı sağlanmalıdır. Hastanın ailesinin de bu eğitim içerisinde bulunması oldukça önemlidir. Eğitimin ilk hedefleri diyabetin patofizyolojisini, tip- 1 diabetes mellitus ile tip-2 diabetes mellitus formları arasındaki farklılıkları ailenin algılamasını sağlamaktır. Tip- 1 diabetes mellituslü hastalar ve aileleri, hastanın yaşamı için gerekli temel alışkanlıkları eğitim ile kazanılar.

Tip- 2 diabetes mellituslü hastalarda, diyet programları ve kilo kontrolü üzerinde daha fazla durulmasına rağmen tüm diyabet hastalarının aynı tecrübeleri kazanması sağlanır. Oral antidiyabetik ilaç alan hastalar bu ilaçların etkileri, yan etkileri, zamanla bazı hastalarda bunlara karşı direnç oluşabileceği ve bu nedenle insülin ihtiyacı doğabileceğini bilmelidir

Diabetes Mellituste (Diyabet – Şeker Hastalığı) Diyet ve Egzersiz

Diyet tedavisi özellikle tip- 2 diabetes mellituslü hastaların tedavisinin ana parçasıdır. Diyet hastanın ihtiyacına ve alışkanlıklarına göre ayarlanmalıdır. Tip- 2 diabetes mellitusde diyet tedavisinde amaç; kan glikoz seviyesinin kontrolü, lipid seviyelerinin normalleştirilmesi ve ideal kilonun sağlanmasıdır. Çocukta ise normal büyüme ve gelişmeninin devam ettirilmesi diyetin asıl amacını teşkil eder.

Tip- 1 diabetes mellituslü hastalarda diyet tedavisinin esas hedefleri uygun vücut ağırlığının korunması ve hipoglisemi ile hipergliseminin önlenmesidir. Hastalarda bu hedeflere, insülin enjeksiyon zamanlarıyla ve fizik aktivite durumu ile uyumlu olarak, regüler aralıklarla uygun kalori içeren gıdaları alarak varılabilir. Genç ve zayıf olan tip- 2 diabetes melltus’lü hastalarda kalori alımı normal büyüme ve gelişmeyi destekleyecek uygunlukta olmalıdır.

Tip-2 diabetes mellituslü hastaları yüzde 80-90’ı obezite sorunu yaşamaktadır. Bu nedenle esas amaç kilo verme olmalıdır. Obez tip- 2 diabetes mellituslü hastaların birçoğunda sadece kalori kısıtlaması ve fiziksel aktivitenin artırılması ile kilo verme sağlandığında; insülin veya herhangi bir oral antidiyabetik kullanılmadan yeterli glikoz kontrolü sağlanabilir. İstenilen ağırlığa ulaşıldıktan sonra belki de en önemlisi, diyete mutlak uyarak bu ideal ağırlığın devam ettirilmesidir.

Diyet tedavisinde önemli noktalardan biri hastalarda tuz, alkol sınırlandırmasıdır. Sigara tüketimi kesinlikle yasaklanmalıdır. Egzersiz de diyet tedavisinde önemli bir role sahiptir. Tip- 1 diabetes mellituslü hastalarda kan glikoz kontrolünün iyileştirilmesi önemlidir. Tip- 2 diabetes mellituslü hastalarda egzersiz, hem kilo kaybını teşvik eder, hem de glikoz kontrolünde etkili olur. Diyabetli hastaların yaş ve komplikasyon durumuna bağlı olarak egzersiz programları uygulanmalıdır.

Tags:

2 cevap

  1. […] vücudunuzun şeker eşiği yükselecektir. Bu durum belirli bir seviyenin altında vücudunuza şeker girmesi durumunda vücudunuzun ani tepkiler vermesine neden olur. Bu durumun adı şeker […]

  2. […] birçok nedenle görülebileceği gibi, en çok halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabette görülür. Diyabet hastalarının şeker düşürücü ilaçları düzensiz kullanması , öğün […]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.