Pulmoner hipertansiyon, sebebi henüz bilinmeyen ve tedavisi bulunmayan bir hastalıktır. Ancak hastaların yaşam kalitesini ve ömrünü uzatabilen tedavi yöntemleri bulunmaktadır.
Vücudumuzun dokulardan topladığı oksijence fakir kanı temizlemek amacıyla akciğere getirmesine küçük kan dolaşımı denilmektedir. Akciğerlere giden damardaki basıncın artmasına pulmoner hipertansiyon denilmektedir. Pulmoner hipertansiyon altta yatan nedene göre iki sınıfa ayrılmaktadır. Primer pulmoner hipertansiyon ‘da, yıllık 500-1000 arası vaka teşhis edilmektedir. Fakat nedeni bilinmemektedir. Sık olarak 20-40 yaş arası kadınlarda görülmektedir. Sekonder pulmoner hipertansiyon da çok daha yaygındır ve nedeni tanımlanabilmektedir. Kronik bronşit, amfizem ve astım gibi akciğer hastalıkları nedeni olmaktadır.
Pulmoner hipertansiyon ‘un belirtileri ilk olarak merdiven çıkmak gibi günlük aktiviteleri yaparken yaşanan nefes darlığıdır. Yorgunluk, göğüs ağrısı, öksürük. baş dönmesi ve bayılma gibi şikayetlerde görülmektedir. Fiziksel aktivite arttıkça şikayetler daha fazla artmaktadır. Belirtiler bu hastalığın erken evrelerinde ortaya çıkmamaktadır. İleriki evrelerde ortaya çıkar ve astımla karıştırılabilmektedir. Bu nedenle tanı konulması 2 yıl kadar gecikebilmektedir. Atardamar basıncı yükseldiğinden dolayı kalbin sağ tarafı atardamarlardan akciğerlere kanı pompalamak için daha fazla zorlanacak ve bu zorlanma kalbin sağ tarafının büyümesine ve zayıflamasına sebep olacaktır.
Pulmoner hipertansiyonun teşhisinde en önemli tetkik ekokardiyografi dediğimiz kalp ultrasonudur. Ekokardiyografi ile akciğer atardamar basıncı ölçülür ve kaynaklanan nedenlere bakılır. Eğer neden olacak bir kalp hastalığı yok iken akciğer atardamar basıncı 40 mmHg üstündeyse göğüs röntgeni, akciğer fonksiyon testi, atardamar kan gazı çalışması gibi tetkiklerde istenebilir. Pulmoner hipertansiyon hastaları nefessiz kaldıklarında oturup dinlenmeleri gerekmektedir. Nefes nefese kalmaktan ve yorucu aktivitelerden kaçınmaları gerekmektedir. Sigara kullanmamalı ve sigara içilen ortamlardan uzak durmalıdırlar. Ayrıca toz ve ağır kokulu ortamlardan kaçınmalıdırlar. Aynı şekilde Uçak yolculukları kan pıhtısı oluşturma riskini artırdığından ve bu pıhtı da akciğerlere giderek pulmoner emboli denilen duruma sebep olabileceğinden uçak yolculukları da pulmoner hipertansiyon rahatsızlığı bulunanlar için risk teşkil etmektedir.
Pulmoner hipertansiyon rahatsızlığının tedavisi için ilaç, cerrahi müdahale ve akciğer transplantasyonu gibi üç seçenek mevcuttur. Pulmoner hipertansiyon için ilaç tedavilerinin karışık mekanizmaları vardır. Genellikle akciğerlerdeki atardamarları genişleterek basıncı düşürmeye çalışırlar. Bu ilaçlar kalbin çalışma yükünü ve kan pıhtılarını azaltır. Ayrıca kalbe gelen kan ve oksijen desteğini de artırarak çalışırlar. Bu tedaviler ile belirtiler azaltılabilir ve hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir.
Pulmoner hipertansiyon hastalığı ilerlerleyici bir hastalıktır ve hatta ölüm ile sonuçlanabilmektedir. Eğer göğüs ağrısı, kalbin hızlı veya düzensiz atması, öksürükten kan gelmesi, yüksek ateş ve göğüste dolgunluk gibi belirtilerden herhangi biri ortaya çıktıysa en yakın acil servise başvurmanız gerekmektedir.
Bağışıklık Sistemi, vücudumuzun savunma fonksiyonlarını yerine getiren, oldukça spesifik ve karmaşık bir sistemdir. Bağışıklık sisteminin gelişmesi ve devamlılığının sağlanmasında gıdalarla…
Anoreksiya nervoza 'ya eşlik eden bozulmuş beden imajı çeşitli araçlarla değerlendirilebilir; bu araçlardan en sık kullanılan Yeme Bozuklukları Envanteri'dir. Anoreksik…
Hayvan Davranışlarının Psikolojik Temelleri; Bu gruplardan ilki; biyolojik alt yapılıdır ve genlerin kontrolünde içgüdüsel olarak gerçekleşir. Diğer grup ise; sonradan…
Alzheimer' in bilinen kesin bir iyileştirici tedavisi yoktur. Fakat doğru uygulanacak olan bir tedavi süreci ile hastalık büyük ölçüde kontrol…
Akciğer Kanseri, pulmoner kökenli heterojen bir grup kanserdir. Akciğer kanserinde temel amaç insanlar risk faktörlerinden (belirli mesleki maruziyetler yanında ilk…
Crohn hastalığının başlama yaşı genellikle 20- 30 yaşları arasındadır. Ancak crohn hastalığı aynı zamanda çocukluk döneminde de görülmektedir.
This website uses cookies.
View Comments