Sepsis, dünyada en ölümcül hastalıklardan biri olmasına rağmen ülkemizde neredeyse hiç gündeme gelmeyen bir hastalıktır. Bu hastalık kanser ve AIDS’ten daha fazla ölüme yol açmaktadır. Her üç saniyede bir, dünyada bir kişi sepsis nedeniyle hayatını kaybediyor. Son birkaç ay içerisinde ünlü oyuncu Nejat İşler’in bu hastalığa yakalanması, hastanede tedavi görmesi ve magazin tarafından gündeme getirilmesiyle Türkiye’de de gündemde olan bir hastalık durumuna gelmiştir.
Sepsis, halk arasında kan zehirlenmesi yada kanda mikrop bulunması şeklinde bilinir. Vücut savunmasının çeşitli psikolojik ve fizyolojik durumlar sebebiyle mikroorganizmalara verdiği tepkinin, vücut için dengesiz ve zarar verici olması olarak adlandırılabilir.
Akyuvar (lökosit) adı verilen beyaz kan hücreleri vücudumuzun mikroorganizmalara karşı temel savunma mekanizmasını oluşturur. Bu savunma mekanizması vücudumuza çeşitli yollarla giren mikroorganizmaları parçalayarak vücudumuzu hastalıklara karşı korur. Fakat bazı durumlarda bu hücreler vücudumuzu savunmaya çalışırken organ ve doku harabiyetine sebep olabilir. Bunun sebeplerinden biri, bazı mikroorganizmaların lökosit tarafından parçalanmasıyla içerisindeki toksinlerin açığa çıkması ve vücuda zarar vermesi sonucu oluşur. Bazen de bazı travmatik durumlarda bu savunma hücrelerinin şaşırarak vücuda zarar vermesi sonucu oluşabilir.
Bazı mikroorganizmalar içlerinde toksinler depolarlar. Akvuvarlar savunma amacıyla bu hücreleri parçaladığında, toksinler kana yayılır, bazı durumlarda da akyuvarlar vücut savunmasında yeterli olamaz ve mikroorganizmaların salgıladığı toksinler vücuda yayılır.
Toksin mikroorganizmaların hayati faaliyetlerini gerçekleştirirken ortaya çıkardığı enzimlerdir. Yani hücre artığı olarakta adlandırılabilir.
Sepsis sadece mikroorganizmalar ile gelişmez. Yılan ve akrep gibi zehirli hayvanların sokmaları sonucu vücuda yayılan zehirli toksinler sonucu da gelişebilir. Bu tip durumlarda yılan ve akrep antitoksinleri kullanılabilir fakat bu toksinlerin alerjik reaksiyona (anaflaksi) yol açma riski çok yüksektir. Bu nedenle uygulamada son tercih olarak kullanılır.
Dişte apse yaygın görülen bir rahatsızlıktır. Apse olan dişte herhangi bir operasyon yapılmaz. Bunun sebebi apse yani iltihaplı olan bölgenin yapılan operasyon sonucu kana karışarak vücut savunma hücrelerini uyarabilecek olması ve bunun sonucunda septik şok gelişebilmesidir. Aynı şekilde yapılan ameliyatların steril yani mikroorganizmalardan arındırılmış ortamlarda yada aletlerle yapılması ve profilaksi ( ön tedbir koruması) maksadıyla ameliyat sonrası antibiyotik tedavisine başlanılmasının sebebi de septik şoka maruz kalınabileceği ihtimalidir. Uygun ortam ve ekipmanlarla yapılmayan cerrahi girişimler ölümcül sonuçlara sebep olabilir. Tedaviyi gerçekleştiren ekipte steril şartlara dikkat etmeli, sterilliğin bozulduğundan şüpheleniliyorsa gerekli tedbirler hemen alınmalıdır. Kontaminasyon (kirlenme, steril ortamda sterilliğin bozulması) süphesinin de kontaminasyon olarak değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Sepsis tedavisinde genel amaç vücut savunma mekanizmasını en az kullanarak, dışarıdan verilen antibiyotikler yoluyla mikroorganizmaların ortadan kaldırılmasıdır. Antibiyotikler mikroorganizmaları parçalamaz. Hücre içlerine girerek, hücre çekirdeğini parçalar yada bloke eder. Mikroorganizmanın dış duvarının bütünlüğü bozulmadığından toksinin kana yayılması engellenir. Bu toksinler hücre içerisinde çekirdeğin aktifliğini kaybetmesi nedeniyle, zaman içerisinde hücre içinde parçalanır. Antibiyotik tedavisine başlanmadan önce kan örneklerinden antibiyotik duyarlılık testi uygulanmalı, standart kullanılan antibiyotiklere karşı mikroorganizmanın dirençli bulunması durumunda alternatif antibiyoik tedavilerine başlanılmalıdır.
Sepsis odakları genellikle safra kesesi, akciğerler, idrar yolları ve bağırsaklarda bulunur. Nadir olarak apseli diş çekimi nedeniyle beyinde de gelişebilir. Ayrıca dişte bulunan apsenin tedavi edilmemesi ve ağrısızda olsa zaman içerisinde gelişmesi sonucu da oluşabilir. Ülkemizde bu şekilde görülen, bilinen 1 vaka mevcuttur.
Septik şok, sepsis nedeniyle gelişen ve ölüme yol açan şok durumudur. Sepsisin son evresidir. Ani olarak gelişebileceği gibi vücuda yayılıma bağlı olarak yavaş yavaş da gelişebilir. Ani olarak genellikle apseli diş çekimleri ve operasyonları sonucu oluşabilir.
Septik şokta ateş ani olarak 39- 40 derecelere yükselir ve aşırı terleme sonucu yoğun sıvı kaybı olur. Müdahale edilmezse aşırı sıvı kaybı nedeniyle septik şokla beraber hipovolemik şok (vücut sıvı elektrolit dengesinin bozulması sonucu gelişen şok)oluşabilir ve ateş yükselerek havale denen duruma sebep olur ve ölüm gerçekleşir. Ateşin aşırı yükselmesi sonucu beyin damarlarında çatlak ve kanamalar meydana gelir. Beyin oksijenlenemediğinden ölüm gerçekleştikten sonra CPR (Cardiopulmoner Resüsitasyon) yani suni solunum ve kalp masajı yapılması, hastanın beyin ölümünün gerçekleşmesine engel olmaz. Sadece diğer organların hayati fonksiyonları geri getirilebilir. Bitkisel hayat denilen beyin ölümünün gerçekleştiği ve hayati fonsiyonların cihazlar yoluyla desteklendiği durum oluşur. Bu durumda geri dönen hasta sayısı tıbbi mucize olarak nitelendirilen miktardadır.
Sepsis Nedir Belirtileri Tedavisi konusundaki sorularınızı aşağıdaki yorum kısmından sitemiz yazarlarına iletebilirsiniz.
Bağışıklık Sistemi, vücudumuzun savunma fonksiyonlarını yerine getiren, oldukça spesifik ve karmaşık bir sistemdir. Bağışıklık sisteminin gelişmesi ve devamlılığının sağlanmasında gıdalarla…
Anoreksiya nervoza 'ya eşlik eden bozulmuş beden imajı çeşitli araçlarla değerlendirilebilir; bu araçlardan en sık kullanılan Yeme Bozuklukları Envanteri'dir. Anoreksik…
Hayvan Davranışlarının Psikolojik Temelleri; Bu gruplardan ilki; biyolojik alt yapılıdır ve genlerin kontrolünde içgüdüsel olarak gerçekleşir. Diğer grup ise; sonradan…
Alzheimer' in bilinen kesin bir iyileştirici tedavisi yoktur. Fakat doğru uygulanacak olan bir tedavi süreci ile hastalık büyük ölçüde kontrol…
Akciğer Kanseri, pulmoner kökenli heterojen bir grup kanserdir. Akciğer kanserinde temel amaç insanlar risk faktörlerinden (belirli mesleki maruziyetler yanında ilk…
Crohn hastalığının başlama yaşı genellikle 20- 30 yaşları arasındadır. Ancak crohn hastalığı aynı zamanda çocukluk döneminde de görülmektedir.
This website uses cookies.
View Comments