Hastalıklar ve Diyet Uygulamaları

Hastalıklar ve Diyet Uygulamaları

Beslenme, sağlığın temeli ve insanın fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olmasına verilen addır. Bireyin ve toplumun sağlığının korunmasında ve hastalıkların iyileşme hızının artırılmasında, beslenme eğitimi önemli yer tutmaktadır bireylerin kendi yaşam şekillerine uygun diyetin nasıl olması gerektiği, sağlıkla beslenme örüntüsü arasındaki ilişkileri, besinleri işlerken besin sağlığının nasıl korunacağını, hastalık durumunda diyetin nasıl ayarlanacağının belirlenmesi ve bu konuda doğru alışkanlık kazanmaları beslenme eğitimiyle mümkün olabilir.

Karaciğer Yağlanması ve Diyet

Bünyesinde bulundurduğu yağ miktarı yüzde 10’dan az olan karaciğerde bu miktarın artması karaciğer yağlanması olarak tanımlanır. Yağlanan karaciğerde biriken lipidlerin çoğu trigliseritlerdir.

Karaciğer Yağlanmasının Sebepleri

  • Adipoz dokudan yağ asit mobilizasyonunun artması,
  • Hepatik yağ oksidayonu ya da trigliserit sentezinin azalması,
  • Obezite,
  • Diabetes mellitus, kronik pankreatit, ülseratif kolit, açlık, protein- enerji malnutrisyonu (PEM),
  • İlaç ya da toksinler (tetrasiklin, kortikosteroid, methotrexate vb.)
  • Yağların taşınmasındaki azalma sonucunda lipoproteinlerin oluşamaması,
  • Kolin, metionin gibi lipotropik faktörlerin diyette eksik olması,
  • Kronik alkol kullanımı

Alkol, yağ asit sentez hızını ve yağ asitlerinin trigliserite çevrilmesini arttırır. Alkol, lipoproteinler şeklinde trigliserit salgılanmasını da bozduğu için yağ hepatositlerde birkir.

Karaciğer Yağlanmasında Diyet Tedavisi

  • Alkol alımı kesilir,
  • Obezite nedeniyle gelişen yağlı karaciğerde zayıflama diyetiyle kilo kaybı sağlanır. Düşük kalorili diyetlerle 3 ay sonra karaciğer ortalama hacminde anlamlı azalma olduğu saptanmıştır.
  • Enerjinin yağdan gelen oranı yüzde 20- 25’ten yüksek olmamalıdır.
  • Günlük protein miktarı 75- 100 gr. şeklinde planlanmalıdır.
  • Enerji hastanın gereksinimine göre planlanmalıdır.

Kolesistit ve Diyet

Hastalıklar ve Diyet Uygulamaları

Akut kolesistit için genellikle konservatif tedavi yapılır. Oral beslenme kesilerek intravenöz beslenme (damar içi beslenme) uygulanır.

Enerji: Hastanın vücut ağırlığına göre planlanır. Hasta şişman ise zayıflatılmalıdır. Normal kiloda ise gereksinim kadar enerji verilmelidir.

Yağ: hem akut, hem de kronik kolesistitli hastaların diyetleri düşük yağlı olmalıdır. (Enerjinin yüzde 20- 25’i). Genellikle obstrüksiyona bağlı akut atak oluştuğu zaman safra kesesi inaktif hale getirilmelidir. Bu da düşük yağlı bir diyetle mümkün olabilir. İlk günlerde 20- 30 gr. verilir. Hasta tolere ettikçe bu miktar 50 gr’a kadar çıkarılır. Çok daha düşük yağlı diyetlerin kullanılması sakıncalı olabilir. Çünkü safra akımı uyarılamaz. Zeytinyağının safra kesesiyle ilgili hastalıklarda olumlu etkileri belirlenmiştir. Bunlardan bazıları;

  • Safra kesesinin aktivitesini düzeltir,
  • Safranın emülsifiye edici etkisini güçlendirir,
  • Taş oluşumunu önler,
  • Dispepsiyi önleyerek sindirimi kolaylaştırır.

Protein:  Hastanın gereksinim duyduğu kadar vermelidir. Bu miktar ortalama günlük bireyin kilosu başına 1 gr olmalıdır.

Karbonhidrat: Düşük yağlı bir diyet planlandığından enerjinin büyük kısmı karbonhidratlardan sağlanmalıdır.

Bunların dışında, konstipasyon varlığında diyet bol posalı yiyeceklerden oluşmaı, enfeksiyon ve taş oluşumunu önlemek için bol sıvı (günlük en az 2 litre) planlanmalıdır. Az ve sık beslenme programı uygulanarak, gaz yapıcı besinlerden sakınılmalıdır besinlerin pişirilme yöntemine dikkat edilmeli (haşlama, ızgara, fırında vb.) gerektiğinde koruyucu olarak kolesterolden zengin besinler (sakatatlar vb.)’de sınırlandırılmalıdır.

Kolesistektomi sonrasında ise bağırsak sesleri alındığında oral sıvı beslenmesi uygulanır. Hastanın toleransına göre düşük yağlı normal beslenme sürecine geçilir. Toleransın kolay olabilmesi için ameliyattan sonraki ilk birkaç hafta ameliyattan önce olduğu gibi düşük yağlı bir diyet planlanır.

Sakınılması gereken besinler;

  • Yumurta ve yumurtalı besinler,
  • Tüm yağlı besinler (kaymak, çikolata, mayonez, çörek, pasta, kek, hamur tatlıları vb.),
  • Yağlı etler, salam, sosis, sucuk, pastırma vb.,
  • Kuruyemişler (fındık, fıstık vb.),
  • Sakatatlar,
  •  Alkol,
  • Gaz yapıcı besinler (kuru baklagiller, lahana, karnabahar vb.),
  • Baharatlar
  • Derin yağda yapılan tüm kızartmalar.

Dispepsi ve Diyet 

Ana nedene yönelik tedavi yapılır. Yemek yeme düzeninde bazı değişiklikler yapılmalıdır. Yemekler yavaş yenmeli, iyi çiğnenmelidir. Yemek yerken fazla konuşulmamalı, azar azar sık sık beslenilmelidir. Su yemek aralarında içilmeli, yemek sırasında tüketilmemelidir.

Reflü Özofajit ve Diyet

  • Özofagus (yemek borusu) ve mide giriş sfinkter basıncının azalmasını önlemek için diyetin protein içeriği artırılır. Yağ ve yağlı besinler azaltılır.
  • Sigara ve Alkol, alt özofagus basıncını azalttığı için kullanılmamalıdır.
  • Çok sıcak ve çok soğuk besinler tüketilmemelidir.
  • Mide gerilimini azaltmak maksadıyla öğünler en az 2 saat aralık olacak şekilde sık aralıklarla tüketilmeli, öğün esnasında mümkün olduğunca sıvı alınmamalı, sıvı alımı öğün aralarında yapılmalıdır.
  • Özofagus irritasyonunu azaltmak ve mide asidinin uyarılmasını önlemek için baharatlar, asitli, alkollü ve kafein içeren içecekler, çok sıcak, çok soğuk besinler ve turunçgiller tüketilmemelidir.
  • Şişmanlık sıklıkla özofajitle birlikte olan veya onu provoke eden faktör olduğundan düşük enerjili diyet verilerek zayıflamaya çalışılmalıdır.
  • Hastaların yemek sonrası sindirimin tamamlanabilmesi ve mide stabilliğinin sağlanabilmesi için beklemeli ve 3- 4 saat geçtikten sonra yatmalıdır. Yataklarının baş kısımlarının kaldırılması reflünün azaltılmasında etkilidir. 20- 25 cm yükseltmeleri önerilir.

Gastrit ve Diyet

Akut semptomlar, mide bulantısı, ağrı durumunda ağız yolu ile bir şey verilmez. İntravenöz yani damar içi beslenme uygulanır. Daha sonra sulu, yumuşak, az posalı, uyarıcı olmayan besin öğeleri yönünde (özellikle protein, A, C, E vitaminleri ve demir) yeterli olan bir diyet uygulanmalıdır.

Midenin dinlenmesini sağlamak amacıyla yemekler az az, sık sık yenilmelidir. Yemekler çok sıcak ve çok soğuk olmamalı, yavaş yenilmeli ve iyi çiğnenmeden yutulmamalıdır. Gastritlerin mide sıvılarında askorbik asit düzeyinin düşük olduğu saptanmıştır. Bu nedenle her öğün C vitamini içeren besinlerle desteklenmelidir.

Ülser ve Diyet

Hastalıklar ve Diyet

İlaç tedavisinin önem kazandığı ülserde, diyet tedavisi sürecinde belirlenen kurallara uyulması iyileşme ve komplikasyonları önlemede yarar sağlamaktadır. Ancak eskiden olduğu gibi teferruatlı diyet listeleri verilmemektedir.

  • Hastalığın şiddetine göre diyet ayarlanır.
  • Kanamalı hastalarda diyetlerin kademeleri daha kısa tutularak diyet planlanır.
  • Hazırlanan diyet enerji ve besin öğeleri yönünden yeterli olmalıdır.
  • Hazırlanan diyette 3 öğün şeklinde yapılan planlamada ara öğün verilmemelidir (özellikle gece yemeği)
  • Yemekler iyi çiğnenmelidir.
  • Karbonhidrat yeterli düzeyde olacak şekilde diyet ayarlanmalıdır (enerjinin yüzde 50- 55’i).

Ülserde rafine karbonhidratın olumsuz etkileri vardır. Bu sebeple rafine karbonhidrat tüketen bireylerde, tüketmeyenlere oranla ülser görülme sıklığı daha fazladır. Bunların haricine rafine olmayan besinlerin tüketilmesinin faydasının olduğu saptanmıştır. Örneğin süzme bal, aside karşı koruyucu etki sağlar.

  • Protein doku onarımı ve yapımı için artırılmalıdır.

Yağ: Diyette yeterli düzeyde olmalıdır (enerjinin yüzde 30’u).

Linoleik asitten zengin çoklu doymamış yağlar organizmada prostoglandin yapımında kullanılır. Prostoglandin, gastik asit sekresyonunu azaltır ve mukozal bariyeri artırır. Yağlar ince bağırsağa girince; entegastron hormonunu uyararak asit salgısını azaltır. Bununla birlikte alt özofagus volümünü de düşürücü etkisi vardır.

Posa: Diyette posa yeterli sınırlarda verilmelidir ( 20- 25 gr). Posa özellikle duedoal ülserin tekrarlamasını önlemektedir. Suda eriyebilen ve genellikle sebze, meyve, baklagil kaynaklı posaların olumlu etkileri, hazır posalı yiyeceklere göre daha fazladır.

Süt: Süt içerisinde bulunan kalsiyum gastrik asit salınımı etkiler. Kalsiyum miktarının artmasıyla parteryal hücreler uyarılarak mide asidinin salınımını arttırır. Günde 1- 2 bardaktan fazlası önerilmemektedir.

Baharat: Özellikle acı baharatlar mide mukozasına zarar vererek klinik tablonun kötüleşmesine sebep olur.

Kafein: Kafein, gastrik mukozal hücreleri uyararak mide asidi salınımı arttırır. Bu sebeple kafein yoksunu bir diyet uygulanmalıdır.

Alkol: Alkollü içecekler gastrik mukozanın direncini azaltarak klinik tablonun ağırlaşmasına sebep olur. Yüzde 40 ve üzeri alkol tüketilmesi akut kanamalara sebep olabileceğinden, bu hastaların diyetlerinde alkol yoksunu olmaları şarttır.

Asitli meyve suları mide asidiklik seviyesini arttıracağından dikkatli tüketilmelidir. Mümkünse bu meyve sularının taze sıkılmış olanları tercih edilmelidir. Hazır meyve sularının içerisinde bulunan asitlik düzenleyiciler, gastrik mukozanın direncini azaltır.

  • Ülserli hastaların uzun süre aç kalması halinde  gastrik mukoza direncini düşüceğinden, ülser hastalarının uzun süre aç kalmamaya dikkat etmeleri gerekmektedir.
  • Ülser diyeti her hastanın kendine özgü bir diyettir. Beslenme alışkanlıkları ve mideyi rahatsız eden besinlere göre diyet düzenlenir.
  • Yemekler ve içecekler çok sıcak olmamalıdır.
  • Kanama ve şiddetli ağrısı olan hastalar kısa bir süre posasız yiyeceklerle beslenmelidir. Tolere edebilecekleri düşünüldüğü zaman normal diyete geçilmelidir.

 Diyare ve Diyet

  • Diyare nedeni saptandıktan sonra buna göre diyet tedavisine başlanır.
  • Hastanın sıvı ve elektrolit kaybı karşılanır. Bol sıvı tuzlu ayran ve çay içilmelidir.
  • Enerji ve besin öğeleri gereksinimi karşılanarak, besin depolarının boşalması önlenir.
  • Bağırsak peristaltizmini arttıran posalı yiyecekler tüketilmemelidir.
  • Pektin içeren muz, elma, şeftali, havuç gibi sebze ve meyveler verilir.
  • Bağırsaktan geçişi kolaylaştıran yağlı besinler azaltılır.

Kabızlık ve Diyet

  • Her gün 1500- 2000 cc sıvı tüketilmelidir.
  • Fiziksel hareketi arttırıcı egzersizler yapılmalıdır.
  • Dışkılama alışkanlığı mümkün olduğunca düzenlenmelidir.
  • Posa içeren besinlerin tüketilmesine özen gösterilmelidir.
  • Kepekli ekmek, tahıllar, kurubaklagiller sık alınmalıdır.
  • Her gün en az 4 kez sebze ve meyve tüketilmelidir

 Gluten Enteropatisi ve Diyet

  • Gliadini hidrolize eden peptidazın ince bağırsak mukoza hücrelerinde eksikliği sonucu meydana gelen Çölyak hastalığının tedavisinde glütensiz diyet ile yüzde 80 başarı sağlanmıştır. Bu sebeple hazırlanan diyette glüten içeren buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi tahıllar bulunmamalıdır. Protein miktarı 100 gr olacak şekilde artırılmalıdır. Pirinç, mısır ve glüteni ayrılmış gıdalar serbetçe kullanılabilir.

 Laktoz İntoleransı ve Diyet

  • Laktoz eksikliği insanlarda en sık rastlanılan karbonhidrat emilim bozukluğudur. Kongenital ya da akkiz olabilir
  • Laktoz içeren bir besin alındıktan sonra 30 dakika ile 2 saat arasında belirtiler başlar.
  • Tedavide laktoz içeren besinleri diyetten çıkarılması gerekir (süt ve süt ürünleri).
  • Kaşar peyniri laktoz içermediği için diyette tüketilebilir.

Diyabetik Diyetler 

Diyabet diyeti, hastanın; yaşına, cinsiyetine, diyabet tipine, sosyoekonomik durumuna, mevcut hastalıklarına, aktivitesine, çalışma saatlerine, eğitim düzeyine, kullandığı ilaçlara, kan şekerine ve beslenme alışkanlıklarına göre belirlenir.

Diyabetik diyette alınması gereken enerji vücut ağırlığına göre planlanır.

Az aktiviteli şişman bireylerde 20- 25 kal/kg, orta aktivitelilerde 30 kal/kg, çok aktivitelilerde ise 35 kal/kg olarak verilir.

Az aktiviteli normal kilolu bireylerde 30 kal/kg, orta aktivitelilerde 35 kal/kg, çok aktivitelilerde ise 40 kal/kg olarak verilir.

Az aktiviteli zayıf bireylerde 35- 40 kal/kg, orta aktivitelilerde 40- 45 kal/kg, çok aktivitelilerde ise 45- 50 kal/kg verilir.

Karbonhidrat: Gün içerisinde alınan enerjinin yüzde 50- 55’i karbonhidratlardan alınmalıdır. Tahıllar, kurubaklagiller ve sebzeler gibi kaopleks karbonhidrat içeren besinlerin tüketilmesi önerilir.

Yağ: Günlük alınan enerjinin yüzde 25- 30’unun yağlardan gelmesi gereklidir. Ancak alınan yağ türü önemlidir. Tekli doymamış, çoklu doymamış ve doymuş yağların her biri yüzde 10’luk ihtiyacı karşılayacak şekilde planlama yapılmalıdır.

Protein: Yüsek protein glomerüler hasarı artırdığından enerjinin yüzde 15- 20’si proteindn karşılanacak şekilde planlama yapılmalıdır. Mikroalbuminüri varsa bu miktar yüzde 10- 12 civarına çekilmelidir.

Posa: Gastrik boşalmayı geciktirdiğinden karbonhidrat emilimini azaltır. Bu sebeple posa miktarı 20- 35 gr. olacak şekilde ayarlanmalıdır.

Öğün sayısı: Besinler 3 ana öğün ve 3 ara öğün şeklinde tüketilmelidir. Bu durum insülinin daha dengeli kullanımını sağlar.

Vitaminler: Poliüri ve nöropati varsa B vitamini içeren besinler eklenebilir.

Ek olarak E vitamini günde 100- 200 mg önerilmektedir. C vitamini içeren besinler ise her öğün tüketilmelidir.

Tuz: sodyumla glikozun birlikte transportu, kan şekerinin yükselmesine neden olduğu için, hipertansiyon ve nefropati oluşabileceği düşünülerek günde 3- 6 gr. tuz alımı önerilmektedir.

Kardiyovasküler Aterosklerotik Hastalıklarda Diyet 

Deneysel çalışmalar, diyetteki doymuş yağ asitleri ve kolesterolün serum kolesterol düzeyini etkileyen en önemli diyetsel faktörler olduğunu göstermiştir. Bu sebeple diyet planlamasında enerjinin yağdan gelen bölümü yüzde 30 ile sınırlandırılmalıdır. Bu yüzde 30’luk bölümün yüzde 10’u doymuş, yüzde 10’u çoklu doymamış ve diğer yüzde 10’u tekli doymamış olacak şekilde planlama yapılmalıdır.

Diğer diyetsel faktörlerden olan posa (özellikle çözünür nitelikte olan) serum kolesterolünü düşürür. Diyette bulunan posa içeriğinin artırılabilmesi için;

  • Beyaz ekmek yerine kepekli ekmek tüketilmeli,
  • Her öğün sebze, meyve, salata tüketilmeli,
  • Kabuklu tüketilebilecek sebze ve meyveler kabuğu soyulmadan tüketilmeli,
  • Kurubaklagillerin tüketimi haftada 3- 4 kez olmalıdır.

Diyet kolesterol düzeyini azaltmak için;

  • Balık ve tavuk eti, kırmızı ete tercih edilmeli, haftanın 2 günü kırmızı diğer günler beyaz et tüketilmelidir.
  • Kırmızı et yağsız olarak tüketilmelidir.
  • Yemeklerde ne tür olursa olsun sıvı yağ kullanılmamalıdır.
  • Organ etleri mümkün olduğunca tüketilmemelidir (dalak, böbrek, karaciğer vb.)
  • Yumurta haftada en fazla 2 gün tüketilmeli, bu tüketim günlerinin kırmızı et tüketilen günlere denk gelmemesine özen gösterilmelidir.
  • Günlük tuz tüketimi azaltılmalıdır.
  • Kesinlikle alkol tüketimi sonlandırılmalıdır. Bu tip hastalarda alkol metabolik bir zehir etkisi göstererek ölüme sebep olabilir.
  • Sigara kullanımı LDL’yi yükseltir, HDL’yi azaltır. Ayrıca trombosit agrezyonunu ve buna bağlı kanama zamanını da yükseltmektedir.
  • Egzersiz hepatik lipaz aktivitesini azaltarak HDL kolesterolünü artırır. Fiziksel aktivitenin artması şişmanlığı önlediğinden, dolaylı olarak hastalık koruyucu faktör sayılabilir.
  • Beden kitle endeksi 30’dan yüksek olan şişman bireylerde koroner hastalıktan ölüm riski önemli şekilde yüksektir. Android şişmanlık, riski daha da artırır.

Hipertansiyonda Diyet

  • Hastanın vücut ağırlığı olması gereken ağırlığa getirilmeli,
  • Diyet posa yönünden zengin olmalı,
  • Bir günde 500 cc yoğurt ya da süt tüketilmeli,
  • Enerjinin yağdan gelen oranı yüzde 25- 30 olacak şekilde ayarlanmalı,
  • Alkol sınırlandırılmalı ya da yasaklanmalı,
  • Tuz sınırlandırılmalı (2- 4 gr/gün). Bu düzeyin ayarlanabilmesi için yemekler tuz konmadan pişirilmeli, tuz daha sonradan hasta tarafından eklenmeli,
  • Ekmeğin az tuzlu olmasına özen gösterilmelidir.

Koroner kalp hastalıklarından korunmak için:

  • Sebze, meyve, kepekli ekmek, kurubaklagil, balık, tavuk, yarım yağlı süt, yoğurt, yağı az peynir arttırılır.
  • Yağ, kırmızı et, yağlı peynir, hamur işleri, beyaz ekmek, şeker, tuz azaltılır.

Tags: , , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.