Etyoloji Nedir

Etyoloji Nedir ?

Etyoloji, hastalıkların oluşum nedenini inceleyen bilim dalıdır. Hastalık oluşumuna neden olan etkenler, fiziksel, kimyasal, psişik, genetik ve bilinmeyen etkenler ile beslenme bozukluklarıdır. Hastalıklar, bu sayılan etkenlerin biri veya birkaçının bir araya gelmesiyle oluşur. Bu etkenlerden başka, hastalık oluşumunu kolaylaştırıcı rolü olan başka faktörler de vardır. Bunlar; yaş, cinsiyet, etnik özellikler, bünye ve organizmanın durumudur.

YAŞ: Bazı hastalıklar belli yaş grubu aralıklarında daha sık görülürken, bazı yaş gruplarında hiç görülmeyebilir.  Örneğin yeni doğanlarda diyare (ishal), burun nezlesi, pnömoni (zatürre), bronşit (bronşların iltibabı) vb., erişkinlerde ve ileri yaşlarda kalp-damar hastalıkları ve romatizma gibi hastalıkların görülme oranı fazladır.

CİNSİYET: Bazı hastalıkların görülme sıklıkları cinsiyete göre farklılık gösterir. Örneğin solunum, sindirim sistemi, kalp ve damar sistemi ile ilgili hastalıklar erkeklerde; hipertroidizm ve safra kesesi bağlı hastalıklar ise kadınlarda daha sık görülmektedir.

ETNİK ÖZELLİKLER: Bazı hastalıklara karşı duyarlılık ırklara göre değişiklik göstermektedir. Siyah ırk tüberküloza karşı beyaz ırka göre daha duyarlıdır.

BÜNYE VE ORGANİZMANIN DURUMU: Hastalık oluşturan canlı etkenler vücuda girdiklerinde bünye ve organizmanın o andaki durumu hastalığın gelişmesinde önemli rol oynar. Örneğin diyabeti bulunan hastalarda her tülü enfeksiyona olan direnç, normal bir bireye oranla daha azdır. Uzun süre antibiyotik kullanarak antibiyotik direnci oluşturmuş kişilerle ve yoğun steroid kullanan kişilerde bazı canlı hastalık etkenleri daha kolay hastalık oluşturmaktadır.

Canlı Hastalık Etkenleri

Canlı hastalık etkenleri; bakteriler, virüsler, riketsiyalar, protozoonlar, mantarlar ve helmintler olarak gruplandırılmaktadır.  Bunlar doğada yaygın olarak bulunur ve insan ile sürekli ilişki içersindedirler. Bu ilişki simbiyoz, kommensal ve parazitik yaşantı şeklinde olabilmektedir.

Simbiyoz olarak vücutta bulunan mikroorganizmalar hastalık yapıcı etkiye sahip değildir. Aksine karşılıklı bir yararlanma söz konusudur. Örneğin; doğal olarak bağırsak florasında bulunan E.coli bakterileri sindirim kanalından gelen besinlerden, vücut da bu bakterilerin sentezleyerek üretmiş olduğu K vitamininden yararlanır.

Kommensal yaşantıda ise mikroorganizmalar içerisinde bulunduğu canlıya yarar veya zarar vermeden hayati fonksiyonları sürdürür. Vücutta bulunan ve bir savunma mekanizması olarak görev yapan floraları buna örnek verilebilir. Paraziter yaşantıda mikroorganizmalar, insan vücuduna zarar verir.

İnsanlarda hastalık oluşturan canlı etkenlere patojen mikroorganizmalar adı verilmektedir. Patojen mikroorganizmaların vücuda yerleştikten sonra ortaya çıkardığı hastalıklara ise Enfeksiyon Hastalıkları adı verilmektedir. Bu hastalıklar yaşantımızda en çok karşılaşılan şekilleri ve insandan insana veya hayvanlardan insanlara geçen hastalıklardır.

Patojen Mikroorganizmalar Nasıl Hastalık Yapar ?

Öncelikle vücuda girmeleri gerekmektedir. İşte bu mikroorganizmaların insan vücuduna giriş yaptığı anatomik noktaya giriş yolu adı verilmektedir. Solunum, sindirim, genital ve deri yolu önemli giriş yollarıdır.

Hastalıklı kişi öksürürken ve aksırırken tükürük ile çıkardığı patojen özellikli mikroorganizmalar, yakında bulunan kişilere solunum yoluyla geçiş yapabilir. Pek çok virüs ve bakteri bu şekilde akciğere ulaşarak hastalık oluşturmaktadır.

Güneş ışınları mikropları etkisiz duruma sokar. Güneşsiz, kapalı, rutubetli ve sıcak bir ortamda bulunan mikroorganizmaların hastalık oluşturma ve bulaştırıcılık özelliği artar. Nitekim nezle, grip gibi üst solunum yolu ve akciğer hastalıkları kış aylarında daha da artmaktadır.

Bazı patojen mikroorganizmalarla bulaşmış ve burada üremiş besin ve suların tüketilmesi sonucu sindirim sisteminde tifo, dizanteri, kolera veya besin zehirlenmesi gibi hastalıklar görülebilmektedir.

Cinsel yol ile giriş yapan patojen mikroorganizmaların yaptığı hastalıklara venereal hastalıklar adı verilmektedir. Sfiliz, gonore, lenfogronuloma venereum gibi hastalıklar bu yolla bulaşmaktadır. Patojen mikroorganizmaların sağlıklı ve bütünlüğü korunmuş deri ve mukozadan vücuda girmesi zordur. Ancak çatlak veya sıyrık gibi lezyonlardan girerek hastalık oluştururlar.

Bazı hayvanların ısırması veya sokması ile de patojen mikroorganizmalar insan vücuduna girebilirler. Bu durum direk inokulasyon olarak adlandırılır. Sıtma, şark çıbanı bu şekilde oluşur.

Patojen Mikroorganizmaların Dokuda Yerleşme, Çoğalma ve Yayılması

Patojen mikroorganizmalar bahsedilen giriş yollarından herhangi biri vasıtasıyla insan vücuduna girdiklerinde, koşullar uygun ise sürekli çoğalırlar. Daha sonra lenf ve kan dolaşımı vasıtasıyla kendileri için uygun olan doku ve organlara yerleşim göstererek etkinliklerini sürdürürler.

İnsan vücuduna giren patojen özellikli mikroorganizmalar girdikleri anda hastalık oluşturmazlar. Vücuda girişten sonra hastalık oluşturana kadar, etkenin cinsine göre bir süre geçer. Bu süreyeinkubasyon periyodu veya kuluçka devri denir. Bu süre içerinde çoğalmaya başlayan mikroorganizmalar hastalık semptomları oluşturabilecek bir düzeye erişirler. İnkubasyon periyodu ortalama 1-2 hafta olmakla birlikte, bazı hastalıklarda yıllarca sürebilir. Eğer inkubasyon döneminde uygun kültür yapılırsa hastalığa neden olan etken belirlenebilir.

Patojen Mikroorganizmaların Hastalık Yapma Özellikleri Nelerdir?

Bir mikroorganizmanın hastalık oluşturabilmesi, patojenite ve virulansı ile yakından ilişkilidir.

Patojenite: Canlıda hastalığa neden olabilme, canlı doku ve organlarının yapısında ilerleyen harabiyetler yapabilme yeteneğidir. Doğada bulunan ve patojenite özelliği bulunan mikroorganizmaların sayısı saprofitlere göre çok azdır. Bazı saprofitler ise uygun koşullar sağlandığında patojen özellik kazanmaktadırlar. Örneğin; E. coli kalın bağırsak florasında sürekli bulunan bir saprofittir. Bağırsak dışındaki dokulara geçtiklerinde (periton, idrar yolları) patojeniteleri artar.

Virulans: Mikroorganizmaların hastalık yapma gücünü ve düzeyini gösterir. Virulan mikroorganizma az sayıda olsa bile, kuvvetli hastalık yapma gücüne sahiptir. Mikroorganizmaların virulan olmasında rol oynayan ürünlerin başlıcası toksinlerdir. Toksinler, vücuda giren patojen özellikli mikroorganizmaların hayati faaliyetlerini gerçekleştirirken ürettikleri zehirli maddelerdir. Toksinler; ekzotoksinler(hücre dışı), endotoksinler(hücre içi) ve diğer bakteriyel ürünler olmak üzere üç gruba ayrılır.

Ekzotoksinler: Patojen mikroorganizmaların hücresel faaliyetlerinin sonunda hücre dışına salgıladıkları, protein tabiatında ve suda çözünen maddelerdir. Difteri, tetanoz ve botulizm hastalıklarını ekzotoksinler oluştururlar.

Endotoksinler: Özellikle enterik gram negatif bakterilerin hücre duvarında bulunan ve bunların parçalanması sonucunda ortaya çıkan, suda eriyen, polipeptit, polisakkarit ve yağ yapısında zehirli maddelerdir. Bazı endotoksinler polimorf nükleik lökositlerin göçüne engel olurlar. Hastada ateş yükselmesine ve bazen de düzelmeyen şok durumuna neden olurlar.

Diğer Bakteriyel Ürünler: Bunlar mikroorganizmaların hastalık yapabilme gücünü artıran Hemolizin, Lökosidin, Hiyarulonidaz, Koagulaz gibimaddelerdir.

Patojen MikroorganizmalarınYayılması

İnsanlarda hastalığa neden olan patojen özellikli mikroorganizmalar vücuda yerleşerek, çoğaldıkları yerlerden diğer dokulara ve kana yayılma yeteneğindedirler. Yayılma yolları şunlardır;

Doku Aralıkları ile Lokal Yayılma

Vücudumuzda kan damarları yoluyla dokulara, dokulardan kan ve lenf sistemine doğru bir sıvı hareketi vardır. İşte bu sıvı sirkülasyonu ile canlı hastalık etkenleri vücutta yayılmaktadır. Yine insan organizmasında bulunan ve fagositik hücre adı verilen hücreler, yabancı maddeleri ve hastalık yapan mikroorganizmaları içine alarak enzimleri ile onları parçalarlar. Fakat bazı canlı hastalık etkenleri, bu fagositler içersinde yaşamlarını sürdürürler, hatta üremelerini sürdürür ve bu hücreler vasıtasıyla vücudun başka bölümlerine taşınırlar.

Bazı Anatomik Yollarla Yayılma

Hastalık etkenleri kan dolaşımı ve lenf sistemleri, karın, kalp ve akciğer zarı, sinir sistemi, epitel dokuyla döşeli yollar (bronş, özefagus, ortakulak yolu, tuba uterina, trakea, üreter) ile de vücutta yayılırlar.

Herhangi bir enfeksiyon hastalığı durumunda patojen mikroorganizmaların kana karışması önemli bir durumdur. Çünkü; böylece hastalık etkenleri kolayca vücudun her tarafına yayılmış olurlar. Dolanan kana bakterilerin yayılmasına Bakteriyemi, virüslerin yayılmasına Viremi, mantarların yayılmasına da Fungemi  adı verilir.

Bakteriyemi patojen mikroorganizmalar içeren hastalık odağından hastalığa neden olan etkenlerin kana geçişi ile olur. Bazı hastalıkların erken döneminde özellikle tifo, paratifo gibi hastalıklarda bakteriyemi vardır ve bu evrede hastadan alınan kandan kültür testleri yapılarak hastalığa nedeni mikroorganizmanın ya da mikroorganizmaların saptanması, hastalığa tanı koymayı ve tedavi aşamasına geçmeyi kolaylaştırmaktadır.

Bazen bakteriler kanda bulunmazken toksinleri kanda bulunur. Bu duruma toksemi adı verilmektedir. İnsan vücudunda toksemi yapan en önemli hastalık etkenlerinin başında difteri, tetanoz ve botilinum basilleri gelmektedir.

Hastalık nedeni etken ve toksinlerinin kanda birlikte ve fazla miktarda bulunmasına septisemi denir. Erken tespit edilmediği ve tedavi süresi geciktiği takdirde kısa sürede ölüm ile sonuçlanabilen önemli bir durumdur.

Patojen Mikroorganizmalara Karşı Direnç ve Savunma (Bağışıklık)

Canlı hastalık etkenleri insan vücuduna az önce sayılan yollarla girip, çoğalıp çeşitli ürünler salgılayarak doku ve organlarda lezyon oluştururlarken, vücudun çeşitli savunma (bağışıklık) mekanizmaları harekete geçer. Mikroorganizmaların doku ve organlarda yıkıma neden olabilmesi için, vücudun savunma mekanizmalarını kırarak etkisiz hale getirmeleri gerekir.

Bağışıklık, genel anlamı ile enfeksiyona neden olan etkene  ve zehir etkisi gösteren diğer maddelere karşı vücudun direnç göstermesini ifade eder. Her bireyin hastalıklara karşı dirençlilikleri farklıdır. Örneğin salgın hastalıklarda bazı kişiler ölürken, bazıları hastalığı çok hafif geçirir veya hastalanmazlar.

Doğal ve kazanılmış olmak üzere iki çeşit bağışıklık vardır.

Doğal Bağışıklık: Kişinin, kalıtsal veya yapısal bazı faktörlerle ilgili olarak doğuştan sahip olduğu direnç şeklidir. Irklara göre farklılık gösterir. Örneğin, siyah ırk tbc’ye beyaz ırka göre daha duyarlıdır. İnsanlarda doğal bağışıklıkta rolü olan bazı faktörler vardır. Özgül olmayan bu bağışıklık faktörlerinin bazıları şunlardır.

Anatomik ve biyokimyasal faktörler: Deri ve mukoza mikroorganizmalara karşı mekanik bir engel oluşturken aynı zamanda biyolojik olarak etkinliği vardır. Deri florasındaki bakteriler tarafından oluşturulan organik asitler, yağ bezleri tarafından salgılanan doymamış yağ asitleri, ter salgısındaki laktik asidin antimikrobiyal bir etkisi vardır.

Burun mukozasındaki kıllar, trakea ve bronşların kirpikli epitelleri 10 mikrondan büyük parçaları tutarak doğal savunmada etkin olur.

Vagina, bağırsak, ağız, üst solunum yolu ve üretrada normalde bulunan mikroorganizmalar salgıları ile bazı patojen mikroorganizmaların üremelerini önleyerek vücut savunmasında önemli bir rol üstlenirler.

İltihabi reaksiyon: Patojen mikroorganizma vücuda girdiğinde iltihabi bir reaksiyon görülür. İltihabi reaksiyon, o alanda fagositer hücrelerin ve humoral antikorların toplanmasına yardım eder. Fakat, iltihabi reaksiyonlar savunma mekanizması olarak gelişirken bazen vücuda zarar verecek şekilde gelişir.

Ateş: Her enfeksiyonda ve iltihabi olayda ortaya çıkan klinik bir bulgudur. Vücudun savunma mekanizmasını sonucu oluşan fakat özgül özelliği olmayan bir mekanizmadır.

Fagositoz: Vücuda giren yabancı maddeler ve mikroorganizmalar fagosit adı verilen hücreler tarafından yakalanarak parçalanmaya ve hücre içi enzimleri ile yok edilmeye çalışılır. Bu olguya fagositoz denir.

Kazanılmış Bağışıklık: Doğumdan sonra, yaşam sürecinde kazanılan bağışıklıktır. Bu bağışıklık enfeksiyon etkeni ile karşılaşma ve hastalığı geçirme ile doğal olarak veya aşılama yolu ile yapay olarak elde edilir. Suçiçeği, kızamık, kabakulak gibi genellikle çocukluk çağında geçirilen virutik hastalıklarda yaşam boyu bağışıklık kazanılır. Tifo, difteri, boğmaca gibi bazı bakteriyel hastalıklarda da bağışıklık gelişmektedir. Yapay bağışıklık aşı ve serumlarla elde edilir.

Tags: , ,

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.